Yalova

 

Din ve vicdan özgürlüğünü ifade etme yolları-ulusal gerçekler

 

    TÜRKİYE’DE DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

 

Din ve vicdan özgürlüğü 18. ve 19. yüzyılların anayasacı hareketleri tarafından tanınan özgürlükler arasındadır.Nitekim, 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirgesi 16. maddesinde din özgürlüğüne işaret etmektedir. Bu maddeye göre: “Yaradan'a borçlu olduğumuz görevimiz, dinimiz ve bunu yerine getirme tarzımız, şiddet ve baskıyla değil, ancak irade ve inançla belirlenebilir; bu yüzden herkes, dininin gereklerini, vicdanının buyruklarına göre yerine getirmek hakkına sahiptir; birbirine karşı, Hıristiyan sabrını, sevgisini ve merhametini göstermek herkesin görevidir.” Benzer bir şekilde 1791 Fransız Anayasası’nın 10. maddesi bu özgürlüğü tanıdı. 10. maddeye göre: “Görünüşü ve ifadesi, kanun tarafından kurulan toplum düzenini ihlâl etmedikçe, hiçbir kimse fikir ve kanaatlerinden dolayı, bunlar dinî fikir ve kanaatlar olsa dahi, rahatsız edilmemek gerekir

 

Ayrıca bu yüzyılların meşrutiyetçi hareketleri, politik unsurları ve meşruluğunu dini normlardan ziyade ulusal egemenlik gibi rasyonel kavramlar ve değerlere dayandırırdı.Böylece, anayasaların kabulü sadece temel hakları ve vatandaşlık haklarını tanımadı aynı zamanda çağdaşlaşma, demokratikleşme ve laikleştirme yolunu açtı.

 

Batı anayasalcılığı ve felsefesinden esinlenen Türkiye Cumhuriyeti Kurucuları laikliğe dayalı modern bir devlet kurmayı amaçladılar.Bu nedenle, laiklik ilkesinin temel gereksinimlerinden birini icra etmek amacıyla din özgürlüğü madde 75’ de 1924 Anayasası tarafından tanındı.Bu maddeye göre: “Hiçbir kimse felsefi inancından, din ve mezhebinden dolayı kınanamaz. Güvenliğe ve edep törelerine ve kanunlar hükümlerine aykırı bulunmamak üzere her türlü din törenleri serbesttir.” 1924 Anayasası diğer klasik haklar arasında din özgürlüğünü tanıdı; fakat 1924 Anayasası Cumhuriyetin temel karakteri olan laiklikten orijinal metninde bahsetmedi. 

 

Kurucuların nihai amaçlarının aksine, 1924 Anayasası laiklik ilkesiyle bağdaşmayan 2.  ,26. ve 75. maddelerinde kesin hükümler içerdi.

 

2. maddeye göre: “ Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam dinidir.” 26. madde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin güçleri arasında şeriat yasalarının uygulanmasını ima etmektedir. Başkanın yeminini düzenleyen 75. madde dini terimler içeriyordu.

 

Bu hükümler 1928’ de yürürlükten kaldırıldı ve 1937’de laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin altı temel özelliklerinden biri olarak uyarlandı.Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni tamamen laikleştirildi.

 

1961 Anayasası çeşitli maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin laik karakterini muhafaza etti.1961 Anayasasının 2. maddesi daha önceki anayasanın yaptığı gibi laikliği Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özellikleri arasında beyan etti. Bu anayasanın 19. maddesi din özgürlüğünü tanıdı ve ayrıntılı olarak kapsamını tanımladı. Bu maddeye göre; “Herkes, vicdan ve dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Kamu düzenine veya genel ahlâka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykırı olmayan ibadetler, dinî âyîn ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.

Din eğitim ve öğrenimi, ancak kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanûnî temsilcilerinin isteğine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, iktisâdî, siyasî veya hukûkî temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya şahsi çıkar veya nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Bu yasak dışına çıkan veya başkasını bu yolda kışkırtan gerçek ve tüzel kişiler hakkında, kanunun gösterdiği hükümler uygulanır ve siyasi partiler Anayasa Mahkemesince temelli kapatılır.”

 

Ayrıca, bu anayasanın 153. maddesi Türkiye’nin sosyal yaşamında laikliği yerleştiren devrimsel yasalar için yargısal dokunulmazlık sağladı. 153. maddeye göre: “Bu Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunun çağdaş uygarlık seviyesine erişmesi ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden aşağıda gösterilen Devrim kanunlarının, bu Anayasanın halkoyu ile kabûl edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:” Bu madde bu kanunları ve kabul ediliş tarihlerini dahi bir bir sıraladı.

 

1961 Anayasasının en önemli yeniliği Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasıyla anayasanın üstünlüğünü kuvvetlendirmeyi içeren çoğulcu demokrasiyi kurmak olmasına rağmen, bu inkilap kanunları tarihi ve siyasi öneminden dolayı anayasallığın gözden geçirilmesi umuldu.

 

1982 Anayasası 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin temel özelliklerinden biri olan laikliği korur ve 24. maddesinde din özgürlüğünü tanıdı. 24. maddesine göre: “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

 

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

 

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

 

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

 

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

 

Ayrıca, 1982 Anayasası daha önceki anayasanın yaptığı gibi siyasi partiler ve faaliyetleri üzerinde sınırlamalar meydana getirme özgürlüğünü düzenleyen 68. ve 69. maddelerinin vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin laik doğasını korudu. 68. maddenin 4. parağrafına göre-2001’de değiştirilmiş-

 

“Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

 

Anayasanın 69. maddesi 68. maddede bahsedilen anayasaya aykırı davranışların yaptırımını içerir.69. maddenin- 2001’de değiştirilmiş- 5. parağrafına göre: “Bir siyasî partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.” Değiştirilen 69. madde anayasaya aykırı faaliyetlerin odak noktası olan bir siyasi partiyle alakalı kararlar vermek için Anayasa Mahkemesi’ni yetkilendirir.Anayasaya aykırılığın ciddiyetine göre de Mahkeme siyasi bir partiyi kısmen ya da tamamen devlet bütçesinden mahrum etmek için yetkilendirilebilir .

 

Ayrıca, 1982 Anayasası daha önceki anayasanın yaptığı gibi 174. maddesinde İnkilap Kanunları için özel korumayı sürdürür.Bu hükme göre, İnkilap Kanunları Anayasa Mahkemesi’ nin yargı denetimine tabi olmayacaktır.

 

Şu anda, Türkiye’de laik bir anayasal ve hukuk düzeni vardır. Bununla birlikte, din özgürlüğünün kapsamı ve kısıtlamaları Batı demokrasilerinde ki gibi Türkiye demokrasisinin de karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir.Aslında, özellikle dünyanın mevcut koşulları altında bu problemi çözmek kolay değildir. Açıkcası , demokrasi din özgürlüğü de dahil olmak üzere temel hakları ve vatandaşlık haklarını tanınmasını gerektirir, ancak bu , bu tür hak ve özgürlüklerin sınırsız olacağı anlamına gelmez. Temel soru , demokratik bir toplumda din özgürlüğü ve gerekli kısıtlamaları nasıl dengelemektir.Başka bir deyişle, Din özgürlüğünün uygun kapsamı nedir? ve Yasal sınırlamalar nelerdir? Sınırlamalar demokratik toplumsal bir düzenle ne zaman bağdaşırlar? ve Ne zaman din özgürlüğünün özünü ihlal ederler? Cevap kolay değildir.

 

Kuşkusuz, din özgürlüğü en eski ve en önemli temel haklardan biridir.Diğer taraftan, teokratik bir siyasi düzen yaratmak için ya da temel hakları ve farklı dinlere mensup ya da hiçbir dini inançları olmayan insanların özgürlüklerini ihlal etmek için bu hak suiistimal edilmemelidir.